Peak, 2020 Haziran’ında manşetlere yerleşmiş ve bir süre gündemdeki yerini korumuştu. Bir oyun şirketinin tüm Türkiye’nin dikkatini çekmesi ve her mecrada övgüyle anılması pek alışılmış bir durum değildi ama Peak de sıradan bir örnek sayılamazdı. 2010 yılında kurulan şirket günden güne sektördeki yerini sağlamlaştırmış; Zynga Games tarafından 1,8 milyar dolara satın alınmıştı. Peak’in satın alınmasıyla birlikte sadece teknoloji dünyasını takip edenlerin aşina oldukları bir terim geniş kitlelere yayıldı. Geleneksel ve sosyal medyada hem “unicorn” teriminin anlamı hem de Peak’in hikâyesi defalarca anlatıldı.
Unicorn terimi nereden geliyor?
Unicorn terimi, Cowboy Ventures’ın kurucusu Aileen Lee tarafından 2013’te ortaya atıldı. TechCrunch’a yazdığı bir makalede girişimcilere ve yatırımcılara seslenen Lee, onlara milyar dolarlık şirketlerden neler öğrenebilecekleri konusunda yol göstermeyi hedefliyordu.
Makalede unicorn’lar ABD’de 2003’ten sonra kurulan ve değeri 1 milyar doları aşan yazılım şirketleri olarak tanımlanıyor. Lee, o gün itibarıyla toplam değerleri 260 milyar dolara erişen 39 adet unicorn’un varlığına değiniyordu. 122 milyar dolarlık piyasa değeriyle Facebook, 100 milyar dolar üzerinde değerleme alan tek startup olarak dikkat çekiyor; Unicorn Kulübü’nün yarısını tek başına oluşturan bir “super-unicorn” olarak nitelendiriliyordu. Lee ayrıca, 2010’lar öncesi yakın onyıllarda bir ila üç, 2003 sonrası ise yılda ortalama dört unicorn’un doğduğunu aktarıyordu. Makalenin yayımlanmasının ardından unicorn terimi tüm dünyada kullanılır oldu.
Sayısı bini aşan unicorn’lar
Bloomberg tarafından Şubat 2022’de yayımlanan bir makaleye göre, 2020 yılının sonunda 569 olan unicorn sayısı pandeminin de etkisiyle bini aşmış durumda ve 2022 yılı her gün birden fazla unicorn’un doğuşuna şahitlik ediyor. Fakat Bloomberg’in unicorn tanımlama kriterleri Lee’ninkilerden farklı, zira 2015’te Fortune’da yayımlanan bir makalede yer alan tanım baz alınmış. Bu tanıma göre, 1 milyar dolar üzeri değerleme alan özel şirketler unicorn sayılıyorlar ve üç gerekçeden birinin gerçekleşmesi durumunda unicorn listesinden çıkarılıyorlar: iflas etmeleri, satılmaları ya da ilk halka arzlarını (IPO) gerçekleştirmeleri.
Bininci unicorn Productboard’ın hikâyesinin de aktarıldığı makalenin belki de en çarpıcı örnekleri ByteDance, Theranos ve WeWork. Bir yanda 3 milyardan fazla indirilen TikTok’un sahibi, geçtiğimiz yıl 58 milyar dolardan fazla gelir elde eden ve 400 milyar dolardan fazla olduğu konuşulan piyasa değeriyle en değerli startup olarak anılan ByteDance; diğer yanda sağlıkta devrim vaat etmesine rağmen hiçbir ürün ya da hizmet geliştiremeyen, yine de 9 ila 10 milyar dolar değer biçilen ve hikâyesi kurucusunun dolandırıcılıktan yargılanması ile sonlanan Theranos ve IPO sürecinde 47 milyar dolar üzerinden işlem göreceği açıklanan fakat bu meblağın bir karşılığın olmadığının anlaşılmasının ardından bir çöküş yaşayan WeWork.
Unicorn balonu endişesi
Makalede Lee’nin unicorn artışını startup’ların artışına bağladığına ve ek olarak FOMO (kaçırma korkusu) kaynaklı alımlara dikkat çektiğine değinilirken; startup’ların 2021’de aldıkları yatırım miktarının toplam 621 milyar dolara ulaştığının da altı çiziliyor. TechCrunch’ta yayımlanan bir makalede ise Mary D’Onofrio ve Adam Fisher, unicorn sayısının artışı ile ilgili olarak IPO, birleşme ve satın alım işlemlerinin sonuçlarının değerlemeleri yeni zirvelere taşıdığına, girişim ekosisteminde sermaye bolluğunun var olduğuna ve yatırımcıların getirileri 30 ila 50+ kat artırma konusunda rasyonel taahhütlerde bulunabilir olmalarına değiniyorlar. Pandemi ve savaş gibi küresel ve bölgesel büyük etkileri olan olayların, teknoloji sektörüne olan etkileri ise tüm sektör bileşenleri tarafından kabul görmüş durumda.
2020 yılının sonunda 569 olan unicorn sayısı bugün bini aşmış durumda ve sektörün bazı paydaşları “unicorn balonu” endişesi içinde.
Bahsedilen bu artış hızı ve günden güne büyüyen yatırım hacmi ile yatırımların homojen bir şekilde dağılmaması sektörün “dot-com balonu” benzeri yeni bir balona doğru sürüklenip sürüklenmediği endişesini de beraberinde getiriyor.
Bir “unicorn balonu” olup olmadığını söylemek kolay değil. TikTok ve SpaceX gibi olumlu, Theranos ve WeWork gibi olumsuz uç örnekler üzerinden yürüyen tartışmaların da pek faydalı olduğu söylenemez. Belki de dot-com balonu gibi unicorn balonu da -eğer var ise- patlamadan tanımlanamayacak; sektör, tüm paydaşlarıyla birlikte patlayana kadar bu balonu şişirecek.
Fortune ise unicorn’ların eskisi kadar efsanevi olmadıklarından, “unicorn sürülerinin” oluştuğundan bahsediyor ve yeni tanımlamalar öneriliyor.
Yeni unvanlar
Fortune makalesinin yazarlarından Dan Primack, Axios için 2021’de kaleme aldığı bir makalede, artan unicorn sayısından dolayı yeni bir tanımlama yapılması gerektiğini öne sürüyor. Primack, şirketlerin, piyasa değerlerinin yapılan yatırımlar çıkarıldıktan sonra 12 milyar doları aşmaları durumunda “dragon” olarak anılmaları önerisinde bulunuyor. Primack’in önerisi sektörün kimi paydaşlarınca kabul görürken, dragon teriminin kimilerince tek seferde 1 milyar dolar yatırım alan şirketler için kullanıldığı da biliniyor.
Öte yandan, bulut şirketlerinin değerlemelerinin yıllık tekrarlayan gelir (Annual Recurring Revenue, ARR) ve ARR çarpanı üzerinden hesaplandığına dikkat çeken D’Onofrio ve Fisher, TechCrunch’ta yayımlanan makalelerinde 2016’da dokuz olan ARR çarpanının 2021’de 34’e ulaşmasına dikkat çekiyor. Yani bir bulut şirketinin sadece 29 milyon dolarlık gelirle unicorn statüsü kazanabileceğini belirtiyorlar. Bulut şirketlerinin illüzyondan ibaret olabileceğini ekledikten sonra, bu şirketler için 100 milyon dolar ARR’ı yeni bir seviye olarak belirliyor ve “centaur” adını veriyorlar. Fakat centaur terimini, 100 milyon dolar toplam değerlemeye ulaşan şirketler için unicorn altı bir seviye olarak gören sektör paydaşlarının olduğu da biliniyor.
Teknoloji şirketlerinin son dönemde yaşadıkları değer kayıpları D’Onofrio ve Fisher’ın teklifinin önemini artırsa da kilometre taşlarının isimlendirilmesi de kendi furyasını yaratmış durumda. Kim bilir başka hangi mitolojik varlıkların adını duyacağız.
Türkiye’nin unicorn’ları
Peak’in ardından Getir, Dream Games, Hepsiburada, Trendyol ve Insider’ın da 1 milyar doların üzerinde değerleme almalarıyla Türkiye menşeli unicorn’ların sayısı altıya yükseldi. Trendyol ve Getir, daha sonra 10 milyar doların da üzerine çıkarak “decacorn” unvanını kazandılar. Türkiye gibi teknolojik yeniliklere adaptasyonun yüksek, nüfusun genç olduğu bir ülke için bu sayının az olup olmadığı ve hangi şirketlerin yeni unicorn’lar olacakları tartışılırken hem unicorn sayısı hem de unicorn’ların her birinin kendi dikeylerinde yetkin, katma değer üreten şirketler olmaları, Türkiye’de bir “unicorn balonu” olmadığının göstergeleri şeklinde yorumlanabilir.
Not: Bu makale ilk kez MediaCat dergisinin Haziran 2021 sayısında yayımlanmış; ardından Digital Age‘de paylaşılmıştır.
Comments by Erdem Akın Temel